Kul Hakkının Önemi Nedir Ve İhlali Durumunda Nasıl Ödenir

Yeni Haber Merkezi

İslam’ın üzerinde durduğu temel kavramlardan biri de hak kavramıdır. İslam, bütün canlıların haklarını ayrıntılı bir şekilde belirleyip tanımladıktan ve sınırlarını belirledikten sonra, her hak sahibine hakkının verilmesini emretmiş; ayrıca hak ihlali teşkil edecek her türlü davranışı yasaklamıştır. Bu hakların en önemlisi başkalarının haklarıdır. Gerçekten de Yüce Allah, insanları en güzel biçimde yaratmış ve onları şereflendirmiştir (İsra 17/70; Tin 95/4). Bu nedenle İslam’da insanların hakları, ırk, renk, cinsiyet, dil, din veya mevkilerine bakılmaksızın dikkate alınmış ve gözetilmiştir.

Allah Resulü (s.a.s.) Veda Hutbesi’nde şöyle buyurmuştur; “Ey insanlar! Canlarınız, mallarınız, namuslarınız ve iffetleriniz Rabbinize kavuşuncaya kadar dokunulmazdır.” (Buhari, Hac, 132) [1739, 1741]) Şöyle buyurmuştur; Başkalarının haklarına tecavüz eden kimsenin ahirette hüsrana uğrayacağını haber vermiştir. (bkz. Müslim, Birr, 59) [2581]Dolayısıyla İslam’da başkalarının haklarını gözetmek, İslam’ı anlayıp içselleştirmenin göstergelerinden biri olup, dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmenin temel araçlarından biridir.

Başkalarının haklarına tecavüz edilmesi durumunda, haksızlığın gecikmeden giderilmesi, haksızlık yapanın affedilmesi ve bu günah için tövbe ve istiğfar edilmesi gerekir. Zira Peygamberimiz (s.a.s.) bu konuda şöyle buyurmuştur: “Kim din kardeşine, şerefine, namusuna veya malına haksızlık etmişse, altın ve gümüşün hiçbir işe yaramayacağı kıyamet gününden önce o kişiden af ​​dilesin. Aksi takdirde, yaptığı haksızlığa göre sevabı ondan alınır ve hak sahibine verilir. Eğer sevabı yoksa, haksızlık ettiği kişinin günahları ondan alınır ve ona yüklenir.” (Bkz. Buhari, Zulüm, 10) [2449]).

Mülkiyetle ilgili insan haklarına aykırı bir durum söz konusu ise; varsa malın kendisi, yoksa bedeli hak sahibine verilmelidir. Hak sahibi hayatta değilse mirasçılarına teslim edilmelidir. Malın sahibi bilinmiyorsa veya kendisine ulaşmak mümkün değilse, mal veya bedeli hak sahibi adına fakirlere veya hayır kurumlarına verilmelidir. Ayrıca kişi bu hatadan dolayı samimi bir şekilde tövbe etmeli ve Allah’tan af ve mağfiret dilemelidir.

Hak ihlali, kişinin şeref ve haysiyetine aykırı ise, hakaret, küfür, yalan, gıybet, iftira, alay, istihza veya incitmek gibi, yapılması gereken, meydana gelen zarar ve mağduriyeti gidermek ve hak sahibinden af ​​dilemektir. Bu mümkün olmazsa, samimi bir tövbeden sonra hak sahibine dua edilmeli ve onun adına salih amel işleyerek bu günahtan kurtulmaya çalışılmalıdır. Bazı âlimler, böyle bir yola girmenin başkalarının manevi haklarına kefaret olabileceğini belirtmişlerdir (İbn Teymiyye, el-Fetâvâ’l-kübrâ, 1/113).

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*