Bakara Suresi 75 Ayet Tefsiri Meali ve Arapça Yazılışı

Yeni Haber Merkezi

Medine döneminde nazil olmuştur. 286 ayetiyle Kur’an-ı Kerim’in en uzun suresidir. İsmini 67-73 ayetlerindeki sureden almıştır. “bakara (sığır)” Surede İslam hukukunun temel konularına ilişkin pek çok hüküm yer almaktadır.

Bakara Suresi 75. ayetinin yazımı

Şimdi sen onların sana inanacaklarını mı umuyorsun? Oysa onlardan bir grup vardır ki, Allah’ın kelamını işitirler de onu anladıktan sonra bile bile onu tahrif ederlerdi.

Bakara Suresi 75. Ayet Anlamı

Onların sana inanacaklarını mı umuyorsun? Onlardan bir grup Allah’ın sözünü işitirler de sonra onu iyi anladıkları halde bile bile çarpıtırlardı.

Bakara Suresi 75. Ayetinin Tefsiri

Önceki ayetlerde eski Yahudiler hakkında bilgi verilmişti. Burada Hz. Muhammed zamanında Yahudilerin İslam’a ve Müslümanlara karşı tutumları anlatılıyor.

Özellikle Medine Müslümanları, Yahudilerle uzun süre yan yana yaşadıkları için onların dini ve kutsal kitapları hakkında geniş bilgiye sahiptiler. Buna göre Yahudiler, inançları ve şeriatı İslam’a oldukça yakın olan, Allah’ın birliği, peygamberlik ve ahiret günü gibi inanç esaslarına inanan ve ayrıca yeni bir peygamberin geleceğinden bahseden bir topluluktu. Kur’an-ı Kerim, temel dini konularda Tevrat’la çelişmek şöyle dursun, çeşitli ayetlerde ifade edildiği gibi, “ellerindeki kutsal kitabı doğrulamak için” gelmişti (örneğin bkz. Bakara 2/91, 97; Al-i İmran 3/3; Nisa 4/47). Bu durumda onlardan Hz. Muhammed’in peygamberliğini kabul etmeleri bekleniyordu ve Müslümanlar için böyle bir beklentinin olması normaldi. Ancak Yahudiler, bu beklentilerini dinî sebeplerden ziyade dünyevi ve siyasi sebeplerle boşa çıkardılar.

Nitekim önceki ayetlerde yer alan, eski Yahudilerin dinlerine ve peygamberlerine karşı olumsuz tutumlarına ilişkin bilgiler, onların ilahi hakikatler ve bu hakikatler ışığında doğru yola ulaşma düşüncesinden ziyade, ırkçı bir gurur ve dünyasal çıkarlara önem veren, dini de bu ırkçılık ve çıkarcılıkları için bir araç olarak kullanan, öylesine bozulmuş bir toplum haline geldiklerini göstermektedir.

Ayette, özellikle Yahudilerden (din bilginlerinden) bir grubun, “kelamullah” yani kutsal kitabın kelimelerini duyup iyice anladıktan sonra, onu kasten tahrif ettikleri ifade edilmektedir. Sözlükte tahrif, “bir kelime veya metnin lafzını veya manasını değiştirmek veya bozmak” anlamına gelmektedir. Burada lafzın mı yoksa mananın mı kastedildiği konusunda farklı açıklamalar bulunmaktadır. Tefsirlerde, buradaki tahriften çoğunlukla Yahudilerin orijinal Tevrat nüshasının metnini ve lafzını değiştirip bozmaları kastedilmektedir (örneğin bkz. İbn Atiyye, I, 167-168; Razi, III, 134-135).

Ancak Abdullah b. Abbas’ın buradaki tahrifatı, “Tevrat’ın lafzı aynı kalırken, tefsirinin tahrif edilmesi” şeklinde açıkladığı rivayet edilmiştir (İbn Atıyye, I, 168). Taberî de tahrifatı bu anlamda açıklamıştır (I, 368). Tefsirlerde, Yahudilerin özellikle Tevrat’ta Hz. Muhammed’in peygamberliği hakkındaki haberleri ve recm gibi hukuki hükümleri belirten bazı ayetleri tahrif ettikleri ifade edilmektedir. Bu şekilde kendi mukaddes kitaplarını bile tahrif edecek derecede sapıklığa düşen Yahudilerin dinlerini terk edip İslam Peygamberini tanıyıp onun getirdiklerine inanmalarını beklemek aşırı iyimserlik olur.

Ayette ayrıca, Allah’ın kelamını asıl amacından uzaklaştıracak şekilde yanlış yorumlamanın ve tahrif etmenin büyük bir suç olduğuna dolaylı yoldan işaret eden genel bir uyarı da yer almaktadır.

Kaynak: Kur’an Yolu Tefsiri Cilt: 1 Sayfa: 145-146

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*