Üsâme (r.a.)’den rivayete göre, Peygamberimiz (s.a.v.) bir gün Müslümanlardan, müşriklerden ve Yahudilerden oluşan bir topluluğa rastladı ve onlara selam verdi.
Buhari, İsti’zan 20; Müslüman, Cihad 116
Enes (radıyallahu anh)’ın rivayetine göre Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur:
“Müşriklere karşı mallarınızla, canlarınızla ve dillerinizle cihad edin.”
Ebu Davud, Cihad 18. Ayrıca bkz. Nesai, Cihad 2, 48.
Cündüb İbn Abdullah (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre, Allah Resulü (s.a.v.) şirk koşan bir kavme karşı Müslümanlardan oluşan bir askeri birlik gönderdi. Müslüman askerler müşriklerle karşılaştılar. Müşriklerden bir adam Müslüman askerlerden istediği kişiye saldırıp öldürüyordu. Müslümanlardan biri onun serbest kalmasını bekliyordu. Bu Müslümanın Usame İbn Zeyd olduğundan bahsediyorduk. Usame kılıcını çekip adamı öldürmek üzereyken şöyle dedi:
– Allah’tan başka ilah yoktur, Dedi ki; fakat Usame yine de onu öldürdü. Peygamber iyi haberlerle geldi. Peygamber ona ordunun durumunu sordu ve o da olanları anlattı. Hatta o adamın durumunu ve Usame’nin ona yaptıklarını bile anlattı. Bunun üzerine Peygamber Usame’yi çağırdı ve ona şöyle dedi:
– “Adamı neden öldürdün?” diye sordu. Usama:
– Ey Allah’ın Resulü! O adam Müslümanlara zarar verdi, falan kişiyi öldürdü ve birkaç şehidin adını zikretti. Sözlerine şöyle devam etti:
– Ona doğru yürüdüm. Kılıcı görünce:
– Allah’tan başka ilah yoktur, dedi.
Peygamberimiz Hz. Muhammed:
– “Bunu söyleyen adamı öldürdün mü?” diye sordu. Ben:
– Evet, dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz:
– “Allah’tan başka ilah yoktur. Kıyamet günü size gelince ne yapacaksınız?” dedi. Usame bin Zeyd:
– Ey Allah’ın Resulü! Yüce Allah’tan beni bağışlamasını iste, dedi. Allah Resulü sürekli şöyle diyordu:
– Kıyamet günü karşınıza “La ilahe illallah” sözü çıktığında ne yapacaksınız? Bunun gibi?” “Kıyamet günü La ilahe illallah kelimeleri karşınıza çıktığında ne yapacaksınız?” başka bir şey söylemeden şöyle diyor.
Müslüman, İnanç 160
Ebu Abdullah Habbab ibn Arat (Allah ondan razı olsun) şöyle dedi:
Kabe’nin gölgesinde, hırkasını başının altına yastık yapıp istirahat ederken, biz Resûlullah’a (s.a.v.) müşriklerin bize yaptığı işkenceyi şikâyet ederek:
Biz: “Bizim için Allah’tan yardım istemez ve dua etmez misiniz?” diye sorduk. Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
– “Önceki milletlerde, bir mümin tutuklanır ve kazılmış bir çukura konurdu. Sonra, başından aşağı ikiye biçilir ve eti ve kemikleri demir tırmıklarla taranırdı. Fakat bunların hiçbiri onu dininden döndüremezdi. Yemin ederim ki Allah bu dini mutlaka kuracaktır. Öyle ki, tek başına bir atlı, Allah ve sürüsüne saldıran kurtlar dışında hiçbir şeyden endişe etmeden Sana’dan Hadramut’a kadar güvenle seyahat edebilir. Fakat siz sabırsızsınız.”
Buhari’nin bir başka rivayetinde ise şöyle bir ifade yer almaktadır: “Peygamber (s.a.v.) hırkasına sarılıydı. Müşrikler tarafından çokça işkence görüyorduk.” Şeklindedir.
Buhari, Menakıb 25. Ayrıca bkz. Buhari, İkrah 1, Menakıb el-Ensar 29, Ebu Davud, Cihad 97
Enes (radıyallahu anh) şöyle dedi:
Amcam Enes bin Nadr (Allah ondan razı olsun) Bedir Savaşı’na katılmadı. Bu onun için çok zordu. Bu nedenle:
Dedi ki: “Ey Allah’ın Resulü! Müşriklerle yaptığın ilk savaşta ben hazır bulunamadım. Eğer Allah Teala beni müşriklerle yapacağım bir savaşta hazır bulunmaya izin verirse, Allah benim ne yapacağımı mutlaka görecektir.”
Müslüman safları Uhud Muharebesi’nde dağıldığında, Enes bin Nadr -arkadaşlarına atıfta bulunarak- “Rabbim, yaptıklarından dolayı özür dilerim.” dedi. Ayrıca, “Müşrikleri reddediyorum.” dedi ve yoluna devam etti. Sonra Sa’d bin Mu’az’la karşılaştı ve şöyle dedi:
-Ey Sa’d bin Mu’az! İşte cennet. Nadr’ın Rabbine yemin ederim ki, Uhud’un yakınından kokusunu alabiliyorum. Sa’d (bu olayı anlatırken) şöyle dedi:
“Onun yaptığını yapmaya gücüm yetmedi, ey Allah’ın Resulü!” dedi. Hadisin ravisi Enes, amcasıyla ilgili olayı şöyle anlatıyor:
Amcamı şehit bulduk. Vücudunda seksenden fazla kılıç yarası, mızrak yarası ve ok izi vardı. Müşrikler onu parçalamış ve uzuvlarını kesmişlerdi. Bu nedenle onu kimse tanıyamıyordu. Sadece kız kardeşi onu parmak uçlarından tanıyabiliyordu.
Enes, “Biz bu ayetin amcam ve onun gibiler hakkında nazil olduğu kanaatindeyiz:
“Müminler arasında Allah’a verdikleri sözü tutan cesur adamlar vardır. Kimisi sözünü yerine getirmiştir (savaşmış ve şehit olmuştur), kimisi de sırasını beklemektedir. Onlar asla sözlerini değiştirmemişlerdir.” [Ahzâb sûresi (33), 23].
Buhari, Cihad 12; Müslim, İmara 148. Ayrıca bkz. Tirmizi, Tefsir 34.
Sa’d İbnu Ebû Vakkas (radıyallahu anh) şöyle dedi:
Altı kişiydik, Allah Resulü (s.a.v.) ile birlikte oturuyorduk. Bunu gören müşrikler, Peygamber (s.a.v.)’e dediler ki:
– Onlardan kurtulun! Bize karşı saygısızlık yapmaya çalışmalarına izin vermeyin, dediler.
Benden başka Abdullah bin Mes’ud, Huzeyl kabilesinden biri, Bilal ve isimlerini zikretmek istemediğim iki kişi daha vardı.
Müşriklerin bu teklifi üzerine, bizi oradan çıkarma fikri Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem)’in kalbine girdi (çünkü bizim bundan incinmeyeceğimize emindi). Bunun üzerine Allah Teâlâ şu âyet-i kerimeyi indirdi:
“Sabah akşam Rablerine O’nun rızasını dileyerek dua edenleri huzurundan uzaklaştırma.”
[En`âm sûresi (6), 52]. Müslim, Feza’il el-Sahabe 46
Abdullah İbn Abbas (radıyallahu anh) şöyle dedi:
İbrahim (a.s.) ateşe atıldığında, “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” demişti. Muhammed (a.s.) de, “Müşrikler size karşı toplandılar, kendinize dikkat edin!” demişti. Onlar bunu söylediğinde o da bunu söyledi. Gerçekten bu haber Müslümanların imanını artırdı ve hepsi birden “Allah bize yeter, o ne güzel vekildir” dediler.
Buhari’nin Abdullah İbn Abbas’tan (Allah hepsinden razı olsun) rivayet ettiği bir başka rivayette Abdullah şöyle demiştir:
“İbrahim’in ateşe atıldığında söylediği son sözler şunlardı:
“Allah bana yeter, O ne güzel vekildir” Öyle oldu.
Buhari, Tafseru Suresi (3), 13
Ebû Bekir es-Sıddık, Abdullah ibn Osman ibn Âmir ibn Ömer ibn Kâ’b ibn Sa’d ibn Teym ibn Mürre ibn Kâ’b ibn Lüey ibn Galib el-Kureşî et-Teymi (Allah onlardan razı olsun, kendisi ve annesi ile babası sahabe idiler)’den rivayet edildiğine göre o şöyle demiştir:
Resûlullah (s.a.v.) ile birlikte mağarada bulunduğumuz sırada (Hicret yolculuğu sırasında) müşriklerin ayaklarının üstümüzde dolaştığını gördüm ve:
Dedim ki, “Ey Allah’ın Resulü! Eğer onlardan biri eğilip aşağı baksa, bizi mutlaka görür.” Allah’ın Resulü (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdu:
– “Üçüncüsü Allah olan iki kişi hakkında ne düşünüyorsun, Ebu Bekir?”
Buhari, Surenin Tefsiri (9), 9; Fadail el-Ashab 2; Müslim, Fadail el-Sahabe 1
Enes (radıyallahu anh)’den rivayete göre, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve sellem) Uhud Savaşı sırasında eline bir kılıç alarak şöyle buyurdu:
– “Bunu benden kim almak ister?” diye sordu.
Mücahidlerin her biri ellerini uzatarak şöyle dedi:
– “Ben, Ben” diye cevap verdiler.
Bu sefer Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
– “Kim, hakkını vermek şartıyla onu alacak?” diye emretti.
Bunun üzerine hemen hemen herkes bir an durakladı, fakat Ebû Dücâne (r.a.) şöyle dedi:
“Bunu, hakkını vermek şartıyla alırım!” dedi. Onu aldı ve müşriklerin başlarını onunla ikiye ayırdı.
Müslim, Feza’il el-Sahaba 128
Bir yanıt bırakın